- Marmara Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Neval Konuk hanım tarafından hazırlanan ve SAM tarafından basılan, "Midilli, Rodos, Sakız ve İstanköy'de Osmanlı Mimarisi" adlı eserde, adamızdaki Osmanlı Dönemi yapılarından da bahsedilmektedir.


Hürriyet Gazetesinde Mehmet Yılmaz'ın Kitap için yapmış olduğu yorum aşağıdadır:


Adalar’daki Osmanlı eserleri


STRATEJIK Arastırmalar Merkezi tarafından yayımlanan bir kitap elime geçti. Dışişleri Bakanlığı’nın finanse ettiği bir çalışma bu.


Marmara Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Ögretim Görevlisi Neval Konuk tarafından hazırlanan kitap, "Midilli, Rodos, Sakız ve Istanköy’de Osmanlı Mimarisi" adını taşıyor.


Bu tür kitapların her zaman bir defosu vardır: Propaganda kokarlar, laf sokuşturmaya çalışırlar ve bu nedenle gelecege yönelik bir iz bırakmazlar.


İlk kez böyle bir kitap bu tür bir yaklaşım ile hazırlanmamış. Kitap, bu adalarda Osmanlı döneminde yapılmış sadece cami ve kamu binalarını değil, her türden eseri, herhangi bir önyargı taşımadan belgelemeyi hedefliyor.


Eski Rodos Başkonsolosu Ahmet Arda ve konsolosluk görevlileri de adalardaki bu eserlerin tek tek ortaya çıkartılmasında bizzat bulunmuslar.


Kitabı incelerken gördüğüm fotoğraflardan, geçmişin acı anılarından beslenen hüzünlü bir tat da aldım. Ve bir sey dikkatimi çekti: Osmanlı döneminde yapılmış eserler arasında hiç kilise yoktu.


Oysa biliyoruz ki Osmanlı döneminde, bütün Balkan cografyasında ve Ege adalarında çok sayıda kilise de yapıldı. Osmanlı döneminde yapılmış bu eserler, neden Osmanlı eseri sayılmıyor, gerçekten merak ediyorum. 




Rodos ve Istanköy Türkleri de Avrupa'dan azinlik raporu bekliyor  

[HABER INCELEME] SELAHATTIN SEVI / RODOS

Zaman Gazetesi, 06 Agustos 2008, Çarsamba



Rodos Sokratus Caddesi'ndeki (Uzunçarsi) Vakiflar'a ait birçok dükkan satilmis. Adada bulunan tarihi eserlerin onarimlari ile imam ve müezzinlerin maaslari için kullanilmasi gereken gelirler, söz konusu satislar yüzünden her geçen gün azaliyor.

 

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, haziran ayinda Gökçeada ve Bozcaada raporunu açiklayarak, Rum azinligin sorunlarini kamuoyunun gündemine tasidi. 


Rumlarin egitim, mülkiyet ve diger konulardaki taleplerine yer veren raporda, Türkiye'nin bu problemlere ilgi göstermesi, zarar gören dogal ve kültürel mirasin da tamir edilmesi istendi. Avrupa Konseyi, simdi de Rodos ve Istanköy'de yasayan 5 bin Türk'ün durumunu masaya yatirmaya hazirlaniyor. Isviçreli parlamenter Andreas Gross baskanligindaki Insan Haklari Komitesi, önümüzdeki günlerde adalara giderek Türk azinligin durumunu inceleyecek.


Bu, Rodos ve Istanköy'deki Türkler için tarihî bir öneme sahip. Çünkü iki ada, Yunanistan ile Türkiye'deki azinliklarin durumunu belirleyen 1923 tarihli Lozan Anlasmasi imzalandiginda Italya'nin kontrolünde bulunuyordu. Adalar 1947'deki Paris Antlasmasi'yla Atina'ya devredildi. Dolayisiyla Lozan'in getirdigi 'azinlik haklari'nin ve sonrasinda iki ülke arasinda yapilan nüfus mübadelesinin disinda kaldilar. Haklari kismen güvence altina alinan Bati Trakya Türklerinin sahip oldugu haklardan uzaklar. Zaman, Avrupa Konseyi heyetinden önce Rodos ve Istanköy'e giderek, yani basimizdaki 'unutulmus Türkler'i mercek altina aldi.



Türkiye ile Yunanistan arasinda zaman zaman yasanan gerilimlerden en büyük zarari Rodos ve Istanköy'deki Türkler görüyor. Haklari kisitlamak için uygulanan 'mütekabiliyet' esasindan da en çok etkilenen yine onlar. Türkçe egitimden kapatilan okullarinin açilmasina, vakif gelirlerinden müftü atanmasina ve vatandaslik haklarina kadar bir dizi beklentileri var.


Adalarda yasayan Türkler, Yunanistan'in resmi söylemine göre 'Yunan vatandasi Müslümanlar.' Sorunlari kendilerinin oldugu kadar yerel siyasetin gündeminde. Bazi mahalli politikacilar azinligin sorunlarina duyarli. Yeni Demokrasi Partisi iktidarinin birinci yili dolayisiyla 'Kos (Istanköy) adasindaki Müslüman Toplumunun Sorunlari' adli bir rapor hazirlayan Nikos Milonas, "Genelde Müslüman toplumuyla ilgili sorunlara deginmekten kaçiniriz. Ancak Avrupa Birligi'nin bütün üyeleri gibi bizde de açik ve demokratik yeniden yapilanma çerçevesinde bu konular gündeme gelmeli ve üzerinde konusulmalidir." diyor.

 


Milonas, Rodos gibi Istanköy'de de önemli bir sorun olan vakif konusuna dikkat çekiyor. Vakif Yönetim Kurulu'nu belirlemek için yapilan halka kapali, seffafliktan uzak seçimleri elestiriyor. Çünkü Rodos ve Istanköy'de Türkler'e ait vakiflarin bes kisilik yönetimi Yunan makamlarinca seçiliyor. Bazilari dönemsel olarak bazilari ölene kadar görev yapiyor.


Ada halkinin tasvip etmedigi bu kisiler, vakif mülklerine yönelik tasfiye kurumu gibi çalisiyor. Rodos'taki Türk vakiflarina ait 450 gayrimenkulden geriye sadece 40 tane kalmis. Satis ve bagislar yoluyla vakif eserlerinin azaltilmasi birçok tarihi yapinin varligini da tehlikeye atiyor. Fakat yöneticiler için bu sorun degil. "Vakif mallari satilirsa geride kalan tarihi ve kültürel miras nasil korunacak?" sorusuna, "Kalmazsa kalmaz. Devlet korusun." cevabi veriliyor. Istanköy'de ise kalan sadece 35 dükkan ve arsa. Vakfin aylik geliri yaklasik 20 bin Euro. Bunun yüzde 60'i vergiye gidiyor. Bu durum, vakiflarin varliklarini sürdürmesini her geçen gün daha da zorlastiriyor.



Ingilizce sayesinde Türkçe ögreniyorlar


Önemli sorunlardan biri de, dil ve din egitimi. Türkçe 1972 yilindan bu yana okullarda okutulmuyor. Osmanli Devleti'nin ayrildigi 1912'den Yunanistan'a devredildigi 1947 yilina kadar, anadil ögretimi konusunda adalarda herhangi bir sorun yasanmamis. Sonrasinda da Türk okullari varliklarini sürdürmüs; fakat dersler Yunanca ve Türkçe olarak devam etmis. 1972 yilinda ise Türkiye'nin Bozcaada ve Gökçeada'daki Rumca egitimi yasaklamasi üzerine 'azinlik' olarak kabul edilmemelerine ragmen Türkçe ögretimi tamamen müfredattan çikarilmis. Çocuklar ana dillerini evde ailesinden ögreniyor.



Anadillerinde okuyup yazmaya ise Ortaokul'dan sonra Ingilizce ögrenmek için Latin harflerini tanidiktan sonra basliyor. Yunanca okula devam eden ve bu yil üniversite için Rodos'a gidecek olan Emine K.(19) tezgahtarlik yapiyor. "Okuldan sonra Ingilizce kursuna gittim. Latin harflerini ögrendikten sonra Türkçemi gelistirdim. Özel Türkçe dersi aldim. Çalikusu gibi romanlarla dilimi gelistiriyorum." diyor.


Dil ve din egitimindeki sikintiya çare arayan Rodos ve Istanköy'deki Türkler, ortaokul ve lise çaglarinda çocuklarini Türkiye'ye gönderiyor. Bu durum, evlatlarin ailelerinden kopmasi anlamina geliyor. Geri döndüklerinde ada toplumuna entegre olmakta zorlaniyorlar. Türkçe egitiminde bir baska yol da Rodos'taki üniversitenin Akdeniz Bilimleri bölümündeki Türkçe dersleri. Sadece birkaç ögrencinin gittigi bölümde lisans seviyesinde ve yabanci dil olarak anadili ögrenme imkani var. Rodos ve Istanköy'de iki yil önce dil kurslari açilmis. Ancak adadaki Türkler sahip çikmadigi için derneklerin öncülük ettigi bu girisim basarili olamamis.


 


Din dersini papazlar veriyor


Din egitimi de okul müfredatinda yok. Din derslerinde Ortodoks Hiristiyanlik ögretiliyor ve dersleri papaz veriyor. Türk çocuklari, din derslerinde sinifta oturmak durumunda. Son yillarda okul aile birliklerinin çalismalariyla din derslerinde disari çikma hakki elde edilse bile, uygulamada sorun tamamen giderilmis degil. Rodos'ta Islam'i ögretmek amaciyla yaz kurslari yok. Dini bilgileri sadece aileler ögretiyor. Istanköy'de ise yaz Kur'an kursu açilmis. Beklenilen kadar olmasa da ilgi var. Yaz basinda 40 çocuk müracaat etmis, simdi 25 kisi devam ediyor. 15 yil önce Ramazan ayinda geçici olarak adaya gelen ve daha sonra geri dönmeyerek din hizmetlerini sürdüren Bati Trakyali imam Sükrü Damadoglu, Germe Camii'nde çocuklara ilmihal bilgileri ve Kur'an ögretiyor. Plazma ekran ve bilgisayar yardimiyla isledigi derslerde cami adeta senleniyor. Ders ve oyun bir arada sürüyor.



Zor tercih; Atina mı Ankara mı?


Rodos ve Istanköy'de ilk ve ortaokulu bitiren çocuklarin yüksek ögretim konusunda iki alternatifi var; Yunanca kariyer için Atina'ya gitmek veya Türkçe gelecek için Türkiye'ye gelmek. Diger seçenek ise adada esnaflik yaparak hayatlarini sürdürmek. Tipki, ünü bütün Yunanistan'a yayilan lokantaci Ali Hacisüleyman'in ogullari Ahmet (31) ve Ali (28) gibi. Onlar sansli; çünkü babalari meshur Ali lokantasini açmis. Kabak çiçegi dolmasindan tavuk iskendere kadar Türk ve Yunan mutfaginin lezzetli yemeklerini yapiyor. Adanin yerlileri ve Yunanistan'in diger bölgelerinden gelen Türk ve Yunan müsterilerine hizmet ediyor. Hafta sonlari müsteri sayisi günlük 400'ü geçiyor. Ali Hacisüleyman, "Bizim zamanimizda okulda yari Türkçe, yari Yunanca egitim vardi." diyor. Çocuklari ise bir saat bile Türkçe ders almamis, baba meslegi lokantaciligi seçmisler.