Kocaoğlanların İstanköy’e Yerleşmeleri:


Kanuni Süleyman Rodos Adasını aldıktan sonra İstanbul’a hareket eder. Bu sırada İstanköy adasının önünden geçerek İstanbul’a döner. Sultan İstanbul’a ulaşınca, Sultan’ın sağ kolu olan rütbesiz bir asker izin ister ve memleketi olan Datça-Gereme’ye gider. Orada bulunan 7 erkek kardeşi ile birlikte (Bunlara Kocaoğlanlar veya Koca’lar derlermiş) çamları keserek sal yaparlar. Tüm köylü beraber, hayvanlarını, eşyalarını yükleyip İstanköy’ün Kisteli burnuna çıkarlar. Orada bulunan Rum çobanlar karşı çıkarlar adaya çıkmalarına. Burada çıkan çatışmada bir Türk ölmüş ve Datçalılar şehiti Kisteli burnuna gömerler. Sonra Kocaoğlan kardeşler İstanköy’ü dolaşmışlar. En havadar, en düzgün olan yer olarak Germe’yi bulmuşlar.


Kocaoğlanların Hacca gitmeleri:


Hacı Himi, Hacı Süleyman ve Hacı Mehmet üç erkek kardeş imişler. Hep birlikte hacıya gitmişler. Tam hacıdan dönüyorken Hacı Mehmet çok hastalanmış, ishal olmuş ve üç gün içinde ölmüş. Cenaze namazı kılınırken selam verme zamanı kardeşler başlarını sağa çevirdiklerinde Sır Molla Mehmet Efendi diplerinde görünür. Başlarını sola çevirip, tekrar sağa çevirdiklerinde Mehmet Efendi kaybolmuştur. Aynı gün Sır Molla Mehmet Efendi İstanköy Germe köyünde bulunan gelinlerin yanına gitmiş. Gelinlerin hepsi ona itibar etmişler, kahve yapmışlar. Sır Molla Mehmet efendi gelinlere, “Hacı Hilmi ve Hacı Süleyman geliyor tebrik ederim, ancak Hacı Mehmet, Allah sizlere ömür versin vefat etti” demiş. Hacı Mehmet’in hanımı Zühre hanım ağlamaya başlamış. Sır Molla Mehmet Efendi hemen kalkıp gitmiş. Diğer gelinler Azize ve Seher hanım Zühre hanıma, “Bu delinin dediğine ne bakıyorsun! Üzülme... “ demişler. Ancak sonuçda söylediği doğru çıkmış Sır Molla Mehmet Efendi’nin. Hacı Hilmi ve Hacı Süleyman geri dönmüş ancak Hacı Mehmet dönmemiştir.


Hacı Süleyman Ailesi:


1-   Hüseyin Efendi: Nazlı Hanım (Hacı Mehmet’in kızı) ile evlenir. Beş yıl içinde Hasan, Ahmet, Mehmet isimli çocukları olur. Ticaretle uğraşır. Ayakları romatizma olur. Hacıya gider. Hacı dönüşü kaplıcaya gider. Kaplıcalardan dönerken 3.5 kilo rakı içince motorun içinde uyurken ölmüş.

2-   Mahmut Efendi: Bodrum’lu Fatma Hanım ile evlenir. Süleyman, Hüseyin, Mehmet, Hasan, Mustafa, Şerif isimli 6 oğlu olur. Daha sonra Türkiye’ye Bodrum’a yerleşir. Çocuklarının hepsi Türkiye’dedir.

3-   Mehmet Efendi: Hürmüs Hanımın kızı Hatice Hanım ile evlenir. 6 kardeş (Hüseyin, Mahmut, Fatma, Emine, Mehmet, Hafize) çok küçük yaşta öksüz kalır. Mehmet Efendi kahveyi çok severmiş. Sabah kalkınca yatağın içinde 1. kahvesini içermiş. Tuvaletten sonra 2. kahve, kahvaltıdan sonra 3. kahve. Oğlu Süleyman’ın bakkal dükkanına hayırlı işler diler, oturur kahvesini içer, sigarasını yakarmış. Merkez Camii avlusundaki kahveye gider, akşama kadar orada oturur, günde 100 sigara en azda 20 sade kahve içermiş. Akşamları 250gr rakı içermiş. Yeğenleri Nazım bey, Adil bey, Hacı Hilmi’nin oğlu Mustafa bey, Mehmet Ağa ile akşam meyhaneleri gezer, en güzel meze olan meyhanede oturur, içkilerini içerlermiş. Hepsi 250gr rakı içerler, Nazım bey 250gr da eve götürür orda içermiş. Mehmet Efendi eli çok açık, bonkör, bir kuruşu bile olsa her isteyene verirdi. Yanında çalışanlara hakkını verir, onları dinlendirip sigara ve kahve içirirdi. İşçiler onu çok severdi. 63 yaşında mide kanserinden öldü.

Hasan Efendi, Mehmet efendi ile Bodrum’da alışveriş ederken, Mehmet Efendi “Çocuğu çağırın ona elbise alalalım” der. Yahudi satıcı “Hani çocuk” der. “İşte çocuk” diyerek Hasan beyi gösterir. O Cuma günü alışveriş yaparlar, öteki hafta Cuma günü allahın rahmetine kavuşur.

4-   Fatma Hanım: En büyük kız kardeş olup, ailesine çokdüşkün, milli duyguları çok üstün bir hanım imiş. II. Dünya Savaşından sonra Almanlar adadan gittikten sonra, Türkler bayraklar ile iskeleye inerler. Gelen İngiliz motorundan bir Yunanlı Subay iner. Onikiadalar Yunanlılara verilmiştir. “Mübarek olsun.” der. Türkler Türk bayrağını koltuklarının altına sıkıştırıp evlerine dönerler. Fatma hanım yoldan geçenlere pencerenin önünde, “Ne oldu? Nereden dönüyorsunuz?” der. “Ada Yunanlılara verildi!” derler. Oracıkta elinde mendili ile kıvrılır, kalpten ölür.

5-   Emine Hanım: Hacı Hilmi’nin oğlu Hacı Mahmut ile evlenir. Milli Eğitim Müdürlüğü yapardı. Okulları sıkı denetler, titizdi.

6-   Hafıze Hanım: Annesi ona 7 aylık hamile iken, ana karnında babadan öksüz kalır. Hamarat, çalışkan, temiz bir hanımdı. Hacı Hilminin oğlu Ahmet bey ile evlenir. Azize, Hilmi, Mahmut, Süleyman isimli çocukları dünyaya gelir. Sabah namazı olmadan ekmeği fırından çıkarırdı. Ağabeyi Mehmet efendiyi çok severdi. Eli çok açıktı. En güzel çeyizler onundu. Mobilya ve karyolasını İstanbul’dan ağabeyi Mahmut efendi getirmişdi.



Hacı Şerifler:


Hacı Şerif Kandalzade, Mora yarımadasından üç gemi dolusu Türkle birlikte hicret ederek İstanköy adasının Kefaloz burnuna çıkmışlar. Buraya yerleşerek evler, bağlar yapmışlar.

Mora Yarımadasından gelen Hacı Şerifler maddi açıdan zenginlermiş ve Kocaoğlan ailesi ile aralarında iyi anlaşmışlar. İstanköy’ü ikiye bölerek Kisteli Burnu Kocaoğlanların, Kefaloz burnu Hacı Şeriflerin olmuş. Daha sonra bu aileler birbirlerinden kız alıp, kız vermişler. Hacı Şerif’in iki çocuğu olmuş, bir kız bir oğlan. Karısının adı adı Fatma imiş. Bu sefer babalığı hacca gitmeyi teklif etmiş. Hacca giderlerken babalığı Mısır’da ölmüş. Hacı Şerif onu Mısır’da gömmüş. Üzerinde ne kadar altın varsa alıp, İstanköy’e geri dönmüş ve ticarete atılmış. İstanköy’e dışardan gelen her şeyi satın alırmış (Odun, kireç, kömür, vs) ve bu ara karısı Fatma Hanım ölmüş. Çocukları Azize ve Mustafa Öksüz kalmış. Hacı Şerif çok güzel bir kadın olan Vasfiye hanım ile evlenmiş. Su içerken bile boğazından suyun geçtiği görüldüğü rivayet edilir. İstanköy’ün en güzel kadınıymış. Hamamda yıkanırken Hacı Şerif kapısında bir sepet ilaçla beklermiş. Çok değerli imiş onun için.


Hacı Şerif Ailesi:


1-    Güssiye Hanım: Vasfiye Hanımın en büyük kızıdır. Behçet bey ile evlidir. Behçet Bey’de İstanköy’ün en ünlü tüccarı idi. Mısır’a üzüm götürür, kahve, şeker, pirinç, tereyağı getirirdi. Güssiye Hanım’a eşinin adından dolayı Behçet Nine derlerdi. Çok temiz, titiz bir hanımdı. Beyazlar içinde oturur, akşama kadar tesbih çekerdi. Bir bayramda dayım Süleyman Kocaoğlan ziyaretine gittiğinde yumurta hediye etmiş, o da bayramlık ceketinin cebine bu yumurtaları doldurmuş. Eve döndüğünde tüm bayramlık elbisesi yumurta içinde kalmış.

2-    Atıke Hanım: Vasfiye Hanımın diğer kızı olan Atike hanım, Mahmut Bey ile evlenmiş. Çucukları Halil, Cevdet, Adil, Hakkı, Fadıl, Fatma, Mensure, Mediha’dır. Mediha hanım Fransız piyanistlerden ders alırmış. Evlerinde adanın tek piyanosu olan siyah kuyruklu piyanosu varmış. Her ay kıyafet almak için Paris’e giderdi ve ileriki yaşantısında İzmir Çamdibi’nde Mediha Mahmut Bey İlköğretim Okulu’nu yaptırdı. Eğitime çok önem verir, çocukları çok severdi. İstanköy’de ilk şapka giyen Türk kızıydı.

Kaymakam olan Mahmut Bey, İtalyanlar zamanında Türkiye’ye dönmek isteyince, kayınpederi Hacı Şerif maddi destek vererek, dönmesine engel olmuş.

3-    Hacı Hilmi Bey: Hürmüs Hanım’ın kızı Hatice Hanım ve Azize Hanım’ın oğlu Mehmet Bey’in düğün arifesinde çarşıdan dönerken kalp krizi geçirerek ölür. Düğün bir yıl ertelenir. Bu da gösteryorki aile bağları güçlü ve insanlar bir birlerine çok saygılılar.

4-    Melek Hanım: Bodrum’a gelin gitmiş, Ahmet Ağa ile evlenmiştir. Daha sonra Ahmet Ağa karısı adı ile anılmıştır. Hacı Şerif’den miras kalan koyunların Bodrum iskelesinden Tepecik Camisine kadar uzandığı rivayet ediler. Bir heybe altın da gelin olurken kızına verilmiş. Kamil Ağa heybeyi sırtlamış, yorulmuş. Bu da altınlarının çokluğunu anlatıyor.

5-    Hürmüs Hanım: Hacı Şerif’in en küçük, en kibar, en güzel kızlarından biriydi. Kale Komutanının oğlu Yüzbaşı ile evlenir. Üvey annesinin elini eve girerken öpemediği için, ertesi gün babasının elini öpmeye kaleye gider. Babası askerin önünde oğlunu tokatlar ve kovalar. Eve giden Yüzbaşı karısı Hürmüse “ Bu an bana yeter!..” der. Yatağa yatar, 40. gün ölür.

Gelin olduğunda ata binip giderken, Hasan Efendi güzel ve uzun boylu olan bu gelin için “ Bu gelin bana gelecekdi..” der, kendi kendine bir ağaca yaslanarak.

Hasan Efendi, dul kalan Hürmüs Hanım’a tekrar talip olur. Bu sefer Hacı Şerif, “Ev yap, sana kızımı vereyim.” der. Hasan Efendi arsayı Yoğurtçular’dan alır. Birde bakarki, sabah arsanın içi temel için gerekli taş dolu, ertesi gün kireç dolu, ertesi gün kereste derken, Çeşmeli Yapıcı’ya (Rum İnşaat ustası) evi yaptırır. Evi hiç sıkılmadan, Hacı şerif’in desteği ile bir yılda bitirilir. Hürmüs Hanım ile evlenir.

Çok titiz olan Hürmüs Hanım her gün evi dip köşe siler, akşama kadar hava almaları için yatakların altına takoz koyardı. Çok güzel yemek yapardı. Özellikle domates salatasına bile çok özen gösterir, kabuklarını soyar çekirdeğini çıkartır, soğanı tuzlayıp su ile yıkardı. Kocasına çok saygılı hürmetkardı.

Sandık Eminliği yapan Hasan Efendi’nin yazısı çok güzeldi. İki oğlu olur. Biri 5 yaşında, diğeri 1 yaşında ölür. Daha sonra kızları Hatice dünyaya gelir. İtalyanlar adaya gelecek haberi gelince, bir sepete Osmanlı’nın altınlarını sıralarlar, üzerine yumurta koyarak Bodruma kaçırırlar. Müskebi yalısına karısı Hürmüs Hanım, kızı Hatice ve Kayıkçı Kara Dede ile giderler. Yalıda tüfekle Cafer Ağa beklemektedir. O gün Cafer Ağa’nın kulesinde kalırlar. Ertesi gün Bodrum’a gidip Maliye’ye altınları teslim ederler. Altı ay fırıncı Necmettin Beğ’in kayınpederinin evinde misafir kalırlar. Bu arada İtalyanlar adayı işgal ederler, Hasan Efendi geri döner.

Hatice Hanım, 18 yaşında Mehmet Efendi ile evlenir. Süleyman, Azize, Hüseyin, Ayşe ve Vasfiye isimli 5 çocuğu olur. 5 yılda bir doğum yapar. Rüştiye’yi bitiren Hatice Hanım öğretmen olur. Bir gün dahi anası babası öğretmenlik yaptırmamış. Kitaplarını Hasan Efendi’ye (Hasan Hacı Süleyman) verir. O öğretmen olur.




[1] Aktarım, Süleyman Kocaoğlan, Anıları, 2005.