İstanköy (Kos), Ege denizinde (Archipelago veya Arches)[1] bir adadır. (Dodecanissas)[2] On Oniki adalar içinde, hacim olarak, Rodos ve Karpathos’tan sonra üçüncü büyük adadır. Yüzölçümü 290,29 km2’dir. Sahil uzunluğu ise 112,2 km’dir. Bodrum’un 360 50’ kuzey enlemi ve 270 10’ doğu boylamı arasındadır. Coğrafi şekil olarak dar ve uzundur. Adanın en yüksek tepesi 846 m yüksekliğindeki Dikaio (Christo veya Dikaios)’dur.[3]
Adanın güney tarafı dağlar ve pınarlarla kaplıdır. Dolayısıyla bu bölgede hayvancılık oldukça gelişme göstermiştir. Ada iki önemli göle sahiptir. Bunlar Alikis ve Linopoti gölleridir.[4] Özellikle Alikis gölü bir tuz üretim yeri (tuzla)’dir. Diğer gölden ise sulamada yararlanılır. Bunlardan başka üç önemli körfez adaya hayat sağlamaktadır. Bunlar; İstanköy körfezi, kuzey Kefalos ve güney Kefalos körfezleridir. Agios-Fokas, Embros ve Thermi adını taşıyan üç önemli kaplıca [5] adaya oldukça şöhret kazandırmıştır. Bu kaplıcaların romatizma ve deri hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir.
İstanköy adasının güneyindeki Kefalos bölgesinde sönmüş yanardağlar vardır. Ada deprem kuşağı içerisinde yer almaktadır. Eski çağlarda depremlerin adanın doğu bölgesine çok zarar verdiği bilinmektedir. Özellikle tarihçi Evsevios’un belirttiğine göre; M.Ö. 6.yy’da meydana gelen depremler İstanköy şehrini harap etmiştir. Buna ek olarak yeni çağlardaki depremler ada kalelerinin çoğunun yıkılmasına neden olmuştur. 1481 ve 1493 depremlerinde adada mevcut kalelerin çoğu yıkılmış; tahminen 5000 kişi hayatını kaybetmişti. bu sırada adaca açlık ve kuraklık başgöstermişti. Nitekim Rodos Saint Jean Şövalyelerinin başkanı Fierre d’Aubusson İstanköy halkına yem ve yiyecek dağıtılmasını emretmişti.[6] Bu depremler meskun yerlerin yeniden yapılanmasına ve de en önemlisi ada halkının başka yerlere göç etmesine sebep olmuştu.[7]
Sayın Prof. Dr. Şükrü Ersoy’un (Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi) Gökova (Kerme Körfezi) ve İstanköy depremleri üzerine yapmış olduğu saptamalar aşağıdadır:
“Gökova Körfezi’nin merkezi kısmında biri 700 metre olmak üzere iki büyük çukur bulunmaktadır. Bu iki çukur birbirinden kuzeybatı-güneydoğu uzanımlı bir denizaltı sırtıyla ayrılmıştır. Bu sırtların iki yanı normal faylarla ayrılmaktadır. Yine bu sırtların iki yanında zaman zaman heyelanlar olduğu batimetrik haritalarımızdan anlaşılmaktadır. Bu sırt hareketsiz olmayıp bölgenin tektoniğine bağlı olarak ağır ağır yükselmektedir (kim bilir belki de gelecekte su yüzüne çıkan bir ada olacaktır. Çünkü İstanköy Yunancada Kos adası da böyle yükselmiştir). Depremin merkez üslerinin büyük bir kısmı bu sırtın üzerine denk gelmektedir. Böyle bir sırttan ibaret olan İstanköy adasında yükselen kara parçasının içine jeolojik dönemde bir magmatik kütlenin sokulduğunu jeolojik kayıtlardan biliyoruz. Aynı şekilde Gökova içindeki sırta da bir magmatik kütle sokuluyor ve kıta kabuğunu zorluyor olabilir. Biraz farklı biçimde de olsa Türkiye kıyılarına yakın Ege Denizi içinde mitolojiye konu olmuş büyük patlamaları ve tsunamileri oluşturan Santorini ile Nisiros volkanik adaların varlığını biliyoruz. İnsanlık tarihi içinde patlamış olan bu volkanların külleri halen Datça ve Bozburun yarımadasında belirgin biçimde izlenmektedir. Hatta mitolojilerin esin kaynağı olan Plato’nun eserinde sözünü ettiği ve bunlardan belki de en ünlüsü kayıp medeniyet Atlantik kıtasının bu bölgeye ait olduğu bilim çevresi tarafından ciddi olarak tartışılmaktadır. Bu konuda yapılan belgeselleri çoğumuz televizyonlardan izlemişizdir. Hatta buradaki volkanik patlamaların oluşturduğu dev tsunami dalgalarının Girit’teki büyük Minoan medeniyetini nasıl yok ettiği ve bu dalgaların Mısıra kadar ulaştığından tarih kitapları sıkça söz eder ve bu jeomitolojilerle uğraşan bilim insanları bunu kanıtlamak üzeredir. Bu söylence, Dünya’nın bilinen en büyük patlamalarından biri olan MÖ 1628 yılındaki Santorini adasındaki Thera volkanının patlamasına dayandırılır. Bu bölgede 15’e yakın tsunami kaydı bulunmaktadır. Bunlardan en yenisi 1956 Amargos Tsunamisi; en büyüğü ise 1506 yılında Rodos’ta meydana gelen depremin yarattığı tsunamide Fethiye, Marmaris ile Rodos arasındaki kıyılarda 12 000 kişinin öldüğü söylenmektedir.
Gökova ve çevresinin depremselliği içinde kısaca şunları söyleyebiliriz; Güney Ege’de Afrika kıtasının Ege-Anadolu kıtasının altına daldığı yerlerde derin odaklı depremler olmasına karşın meydana gelen bu yeni depremler oldukça sığ odaklıdır. Odak derinlikleri 3 ile 15 km arasında değişmektedir. 1970 lerden beri bu çevrede magnetüdü 4-5 arasında değişen 200; magnetüdü 5’den büyük olan ise 20 deprem olmuştur. Bölgenin geçmişinde 15 tane tsunamik deprem kaydedilmiştir. MÖ 2100 ile MS 1900 arasında meydana gelen 70 büyük depremin 40’ı İstanköy, Fethiye ve Rodos arasındadır. Bölgenin en önemli depremleri şunlardır.
MÖ 366
MS 2. YY’da
MS 4. YY’da Rodos depremi
MS 141/142
MS 700 Knidos (Datça) Depremi
18 Ekim 1493
1571 Büyük İstanköy Depremi
2 Ocak 1618 - 8 Ocak 1617 Rodos Depremi
Ekim 1660 Rodos Depremi
14 Şubat 1672 ve Mart 1673 İstanköy Depremleri
9 Mart 1685 Rodos Depremi
2 Aralık 1714 Rodos Depremi
31 Ocak 1741 Rodos Depremi
18 Eylül 1776 Rodos Depremi
1865 Knidos Depremi (M=6.7)
1926 Rodos Depremi (M=7)
1933 Gökova Depremi (M=6.5)
1941 Muğla Depremi
1959 Köyceğiz depremi
1968 Depremi
1983 Depremi
1994 Depremi “
[1] Türkler “Adalar Denizi” olarak telaffuz ederler. Yunanlılar, günüydoğu adalar denizine “Aigaiou” adını vermişlerdir.
[2] Bu kelime Yunancadır. Dodeca ve nissas kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Türkçe anlamı “Oniki Adalar” demektir. Oniki adalar, yaklaşık M.S 730’da Bizans İmparatorluğu’nun idari bir birimi olarak ortaya çıktı. Bu idari birimi, Fodos ve Girit arasındaki küçük adacıkları içine alıyordu. Bu adalar şunlardır: Rodos, Patmos, Leros (İleros), Kalimnos (Kilimli), Kos (İstanköy), Astipoleia (Stampalia), Nissiros (İncirli), Telos (Fiskopi, Aleki, İlyaki), Simi (Sömbeki), Halki (Herke), Karpathos (Kerpe) ve Kasos (Kaşot)’dur. (H. Papahristodculou, Rodos Tarihi, Atina, 1972, 11; Ş. Turan, “Rodos ve 12 Ada’nın Türk Hakimiyetinden Çıkışı”. Belleten, XXIX/113, (Ankara, 1964), 77: John L. Myres, Geographical History in Greek Lands, Oxford, 1953, 271; D.E, Pitcher, An Historical Geography of the Ottoman Empire From Earliest Times To The End Of The Sixteen Century. Leiden, 1972, (Map XIV).
[3] V. Hadjiavasileau, İstoria, This Nisou Kop, Kos, 1990, s.15-16; S. Toumbi, Hippocrates’ Island Kos, Atina, tarihsiz, s.3-5
[4] İ. Zaraftis, Koia, Kos, 1923, C.II, s.21-22
[5] İ. Zaraftis, Koia, 27.
[6] V. Hadjiavasileau, İstoria, s.24-25
[7] Adanın coğrafi durumu hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz: J.L. Myres, Geographical History, s.291-295.
|
|