İstanköy adasında da, Türklerin gelmesiyle birlikte bir gelişme başlamıştır. Özellikle XVII. ve XVIII. yüzyıllarda bu adaya yerleşen Türklerin sayısı artmıştır. Buna paralel olarak da, pek çok eser yapılmıştır.
Evliya Çelebi, adada 11 Müslüman mahallesi, 6 cami, 4 mescit, 1 tekke, 9 sıbyan (çocuk) mektebi olduğunu yazmaktadır. Pili kalesinde buradan yetişmiş olan ve 1619'da sadrazam olan Güzelce Ali Paşa'nın babası, İstanköylü Ahmed Paşa tarafından bazı hayır eserleri yaptırılmıştır. Bir minareli cami, hamam, bir çeşme, büyük bir havuz ve 20 adet dükkan, bu aile tarafından yaptırılmıştır.
İstanköy adası da, tıpkı Rodos gibi, bazı Türk büyüklerinin mezarlarına ev sahipliği yapmaktadır. 1745'de vefat etmiş olan Hacı Osman Paşa, 1811'de vefat eden Hakkı Mehmet Paşa, 1782/3 (1197) de vefat etmiş olan Hekimbaşızade Abdülaziz Efendi bunlardan bazılarıdır.
1892/93'de yapılan bir istatistiğe göre; İstanköy'deki bir hükümet konağı, askeri hastane, 9 cami, 5 mescit, 1 tekke, 7 okul bulunuyordu. 1883/84 yılında çıkarılan Salname'de bu rakamlar; 17 cami, 2 tekke şeklinde görülmektedir[1]. Tekkelerden biri şu anda Vakıf İdaresi olan binada, diğeri ise şu an sadece zemin taşları bulunan Kabapınar Bektaşi tekkesi idi.
İstanköy adasındaki Türk eserlerinden bazıları bugün hala ayaktadır. İlgi görmedikleri gibi, kasıtlı veya doğal afetler ile yıkıma uğramış, bazıları kaderlerine terk edilmişlerdir. Yine de İstanköy Türk Vakıf İdaresinin kısıtlı imkanlarıyla dahi olsa önemli eserler tekrar eski görünümlerini kazanmaktadırlar. Buna örnek olarak Defterdar Camii, Germe Camii verilebilir. Muhakkak ki, yüz yıldan eski ve tarihi öneme sahip bir yapının restorasyonu hem çok pahalı, hemde zaman alıcı bir uğraştır.
İstanköy’deki eserleri incelerken Evliya Çelebinin  Seyahatnamesi’nde belirtilen güzergahta sadık kalınmaya çalışılmıştır. Eserler hakkındaki bilgiler, Sayın Zeki Çelikkol’un “İstanköy’deki Türk Eserleri ve Tarihçe” çalışmasından yararlanılarak, bu günkü durumları da eklenerek derlenmişdir.