İkinci Dünya Savaşı başlarında İtalya saldırgan bir tutum içine girmişti. Bunun sonucu olarak Akdeniz, Orta Doğu ve Balkanlarda istila emelleri taşıyordu. İtalya 1936 yılında Oniki Ada'yı askeri yönden tahkim etmeye ve silahlandırmaya başladı. İtalya'nın bu tutumundan rahatsız olan Türkiye istihbarat birimleri sayesinde Oniki Ada'nın silahlandırıldığına ait bilgiler alıyordu.
Bunlara göre; İtalya, özellikle Rodos'a 100 sahra topu ve çok miktarda mühimmat getirmişti. Bu toplar Birindizi limanından getirilen 7,5'luk ve 15'lik sahra ve ağır sahra toplarıydı[1]. Ayrıca, edinilen bilgilere göre İtalya Rodos'a 8'i avcı, 8'i bombardıman olmak üzere 16 uçak çıkarmıştı. Türkiye'nin Rodos Konsolosu Reşit Karabuda, 27 Eylül 1938 tarihli raporunda, İtalyanların Rodos ve İstanköy'e önem verdiklerini, Rodos'ta askeri faaliyetin hızlandığını ve İtalyanların 1000 sandık mavzer fişeği ile 500 kadar deniz askerini Rodos'a sevk ettiğini yazıyordu.
Türk milli emniyetini raporuna göre ise; 13 Eylül 1938 günü Rodos'a İtalya'dan 1150 asker getirildiği, bunların 400 kadarının topçu diğerlerinin piyade olduğu ve Rodos limanına bir torpido ile iki denizaltının demirlediği belirtiliyordu. Ayrıca İtalya'nın Rodos'un güneyinde Catavya bölgesinde bir havaalanı inşa ettirdiği de Aydın Valiliği'nce Türk yetkililere bildirilmişti[2].
İtalya'nın Oniki ada'da yapmış olduğu bu tahkimat ve hazırlık, savaş başladığı zaman hem İtalya'nın hem de onun müttefiki Almanya'nın hem deniz üssü olarak hem de kara üssü olarak çok işine yaradı. Savaş sırasında özellikle Rodos ve Leros adaları çok büyük öneme sahip oldular. İtilaf devletleri bu adaları ele geçirmeye çalıştılarsa da sonuç alamadılar. Ancak Meis adası kısa süre 1941'de İngilizler tarafından işgal edildi. 1943 yılında Leros ve diğer adlar da kısa müddet işgal edildiler. Ancak Musollini'nin devrilip, İtalya'nın savaştan çekilmesi üzerine Oniki Adayı Almanlar işgal ettiler. 1945 yılında Almanya'nın teslim olmasından sonra ise Oniki Ada itilaf devletlerinin eline geçti[3].
İkinci Dünya Savaşı'nda Türkiye tarafsızlığını ilan etmiş ve herhangi bir teşebbüste bulunmamış olduğundan, Batılı çevrelerde Rodos ve Oniki Ada üzerinde Türkiye'nin söz hakkı olduğunu belirtiyor ve hatta "Türkiye hukuki ve stratejik deliller göstererek İtalya'nın bu adalardan çekilmesini isteyebilir" deniliyordu[4].
Bu düşüncenin de sebebi şuydu:
İkinci Dünya Savaşı sonlarında Alman uçaklarının dalgalar halinde Ege Adaları'na saldırdıkları sırada, adalarda ve Yunanistan'da büyük bir açlık belirmiş ve bu sebeple Türkiye, zor durumdaki Yunanlılara samimi bir şekilde kucağını açmıştı. Bu sırada Orta Doğu'daki İngiliz kuvvetlerine kumanda eden Mareşal Hanry Mailand Wilson'un savaştan sonra yayınlanan raporunda bu durum şöyle ifade ediliyordu:
"Zorluklar artınca, Türkiye kıyısından sağlanan iaşe (yiyecek-içecek) yolu, mümkün olduğu kadar geliştirilmişti. Esasen bu yoldan, adalarda sivil halk için yiyecek sağlanmaktaydı. Fakat  Türk makamları, askeri levazımatın da sevkine müsaade etmişlerdi.
Ekim sonlarında Leros adasından deniz veya hava yoluyla yaralı nakli pek zor olmuştu. Türk Hükümeti, ağır yaralıların Bodrum'da hastanelere yatırılmasına izin verdiği gibi, ameliyat gereken yaralıların da İzmir'deki Fransız Hastanesi'ne gönderilmesini emretmişti[5]."
Almanlar, işgal ettikleri bu adalardan çekilmek zorunda kalınca, Yunanistan'da ortaya çıkan açlığı göz önünde bulundurarak sırf insani duygularla bu adaları Türk Hükümeti'ne teslim etmek teklifinde bulunmuşlardır. Bu teklif, bu hususta bir müzakereyi dahi kabul etmeksizin reddedilmişti."
Konuyla ilgili bir başka yazıda işe şunlar anlatılmaktadır:
"1942 yılına kadar Fethiye İl Genel Meclisi üyesi olan Sayın Süleyman Harmanlar, durumu buna bir mektupla aynen şöyle anlatıyor:
- 1942 sonlarına doğru bir gün yüksek rütbeli üç Alman subayı ve bir sivil (İstanköy’lü Nazım Bey), Vali İbrahim Edhem Akıncı'yı ziyaret ettiler. Şüphelendim. Onlar gittikten sonra vilayet makamına gittim.
- Hayrola Vali bey, bu yüksek rütbeli Alman subaylarının ziyaret sebebi ne?
- Çok mühim, dedi. Oniki Ada Başkumandanı mektup göndermiş Oniki Ada'yı size teslim edelim. Yalnız Yunanlılar dahil, Yahudilere vermeyeceğinize dair imza verin, dedi. Ben de acele Ankara'ya yıldırım telgrafı ile durumu bildirdim. Ankara'dan "Bir karış yer istemeyiz! Bir karış da yer vermeyiz diye cevap geldi. Ben de içim sızlayarak Almanlara durumu bildirdim[6]."
1941 yılında Almanya, Irak'a Türkiye üzerinden asker geçirmek için adalarda Türkiye'ye toprak vaadinde bulundu. Ancak, Türkiye tarafsızlığını korudu[7]. Oniki Ada 1945 yılında müttefiklerin eline geçti ve o yıl Yunanistan'a bırakıldı. Bir yıl sonra ise İngiliz askeri yönetimi altında Paris'te 27 Haziran 1946'da yapılan Dışişleri Bakanları Konferansı'nda Oniki Ada'nın Yunan hakimiyetine geçmesi kabul edildi. İtalya bunu 10 Şubat 1947'de onayladı ve Yunanistan askeri yönetimi Nisan 1947'de Oniki Ada'yı resmen aldı.
Sonunda Oniki Ada "Helen medeniyeti" hayranı olan savaşın galipleri tarafından 1947 Nisanında Yunanistan'a hediye edildi. Kanuni Sultan Süleyman'ın 50 bine yakın şehit vererek ele geçirdiği, Ege ve Akdeniz'in kilit noktasındaki Rodos ve diğer adalara Yunanistan sahip olmuştu. Böylece 35 yıl sonra Rodos'un ve Oniki Ada'nın tarihinde yeni bir sayfa açılmıştı.
Oniki Ada'nın 1945 yılında Yunanistan'a verilmesinden sonra resmi statü için görüşmeler devam ederken Türk basınında da Oniki Ada üzerindeki tarihi Türk haklarını belirten yazılar çıkmaya başladı. Bu yazılar üzerine de Türk kamuoyu Oniki Ada ile yakından ilgilendi.
Türkiye'nin Dışişleri eski bakanlarından Tevfik Rüştü Aras'ın da bu konuda bir yazı yazması Türk kamuoyunun ilgisini daha da artırdı.
Bu ilgi Yunanistan'da tedirginlik yarattı. Yunanistan Türkiye'yi bu meseleye karıştırmak istemiyordu. Çünkü iyi biliyordu ki İtalya'nın Türkiye'den gasp ettiği Oniki Ada tarihi Türk mülküydü. Adalarda, önemli miktarda Türk nüfusu vardı. Nüfusun çoğunluğu Rum'du. Zaten bu yüzden ikinci Dünya Savaşı'nı galip devletleri Oniki Ada'yı Yunanistan'a vermek istiyordu. Ayrıca Yunanistan, Almanlara karşı savaşmıştı. Türkiye ise İkinci Dünya Savaşı'nda tarafsızlık politikası izlemiş ve son anda ve zorunlu olarak Almanya'ya savaş ilan etmişti. O sıralarda Türkiye üzerinde büyük bir Rus baskısı vardı. Bu yüzden Türkiye, Oniki Ada üzerindeki doğal ve yasal haklarını dünya kamuoyuna duyuramadı.
Türkiye, İtalya ile barış antlaşması imzalarken, Oniki Ada meselesi ile ilgili olarak görüşmelere katılmak istemişti. Bu olmadı. Fakat antlaşma imzalandıktan sonra Oniki Ada'nın Yunanistan'a verilmesi hususunda Türkiye çekimser kaldı. Böylece Türk hükümeti, Oniki Ada üzerindeki Yunan hakimiyetini resmen tanımadı.
İtalya 1947 yılında Paris Antlaşması ile Oniki Ada'yı Yunanistan'a bırakırken adalardaki Rum nüfusu dikkate almıştı. Daha doğrusu "Adalardaki Rum nüfusa dayanarak, adalar savaş sonunda İtalya ile yapılan anlaşma ile müttefiklerce Yunanistan'a verilmişti[8]."
 
 
 
 

[1] Milli Savunma Bakanlığı Arşivi, Sandık No: 630, Dolap No: 62, Dosya No: 6.
 
[2] MSB Arşivi, Sandık No: 630, Dolap No: 62, Dosya No: 6 (Aydın Valiliği'nin İçişleri Bakanlığına yazdığı 17 Ekim 1938 gün ve 2251/2496 sayılı rapor.)
 
[3] Encyclopedia Britannica, s. 493.
 
[4] Çelikkol-, s. 33.
 
[5] Aydar, Orhan-, Oniki Adayı İstiyoruz, Çağrımız Dergisi, 1971, s. 3.
 
[6] Fenik, Adviye-, "Ya şu Oniki Ada", Son Havadis Gazetesi, Kasım 1971.
 
[7] Armaoğlu, Fahir-, Siyasi Tarih, c. 1, Ankara 1975, s. 734.
 
[8] The Columbia Encyclopedia, 2 edit, 1956, s. 549.