Charles F.M. Texier


Charles F.M. Texier, Fransız mimar, arkeolog ve seyyah, Paris’deki kamu binalarının denetleyicisidir. 1849 yılında “Collége de France”’da arkeoloji profesörü olarak seçildi, 1855’de Fransız Akademisi Epigrafi bölümüne üye oldu. 1834-1839 yıllarında, antik alanları bulma ve kaydetme görevi için “ Asia Minor” projesine başkan seçildi. Bu araştırmanın iki önemli meyvesi 1862 yılnda basılan “Asie Mineure. Description géographie, historique et archéologique” ve 1865 yılında basılan “L’ architecture byzantine et les monuments des premiéres années byzantines” adlı iki kitapdır.


“Asie Meneure”

Paris, 1862.


 “Kos, Halikarnas körfezinin girişinde yer alan Sporades adalarından biridir. Aesculapius tapınağı ve meşhur sanatçıları ile ünlenmiştir. Uzaktan ada dağlık ve engebeli bir yer olarak görünürken yaklaşıldığında verimli vadiler ve güzel bahçeler size gülümsemeye başlar. Modern başkent adanın kuzey doğusundadır ve günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiş kale antik limanı korur.

Yunanlılar dalları altında tıbbın babası Hippocrates’in ders verdiği Çınar Ağacından övgüyle bahsederler. Onların anlattıklarına göre çınar ağacı Hippocrates zamanında da vardı ve İÖ 460 yılı düşünüldüğünde ağacın yaşının 2,300 olduğu tahmin edilmektedir! Bu geleneği reddetmeye çalışmanın herhangi bir anlamı yoktur. Bu doğa harikası adanın en önemli kişisi ile uygun bir biçimde birleştirilmiş ve Kos’un tüm yerlileri bu güzel Yunan geleneğini gururla sürdürmekteler. Bu ağacın geniş gölgesinde ölümsüzlük ilacını öğrencileri ile birlikte hazırlayan Hippocrates’i hayal etmek bize zevk veriyor.

Çınar ağacı, meydanın ortasında yer almakta ve pazarın tamamını gölgelemekte. Gövdenin çevresi 9,8 metre ve içi boş gibi. Köklerini korumak yada meydanın seviyesi düşürüldüğü için bir kaide kısmı ile korunmakta… Bir kaynaktan gelen su, toprağını sularken, yaprakları arasında yaşayan sayısız kaplumbağa güvercini güzelliğine hayat katar. Buradan daha güzel bir yer olması mümkün değildir!

Şehrin içinde ve surların dışında bir çok mermer kalıntı var, ancak herhangi bir antik anıt bulunmamakta. Bununla birlikte bize söylenenlere göre, şehrin dışında Hipoccrates’in kuyusu denilen bir kuyu bulunmakta. Şehrin suyu buradan gelmekte ve yüksek bir dağın yakınında yer almakta… Kuyu civarında bulunan bir yazıttaki “Tedavi olduğum için tanrılara şükrediyorum, Alexandros Apollonidas” ifadesinden ötürü eski çağlarda bu kuyunun tedavi edici etkisi olduğuna inanılmış.

Modern şehir eski şehrin bulunduğu yere kurulmuş. Şehrin kuruluş şekli güzel ve koruyan surların durumu oldukça iyi. Çevredeki bahçeler de iyi korumuş ve kuyulardan çıkan sularla sulanmakta. Bunlarda bazıları kare şeklinde ve oldukça eski görünüyor. Kalenin üç tarafı surlarla çevrili ve diğer tarafında ise derin bir hendek var. Kalenin dış duvarlarına aynı anıttan gelen ve Amazon savaşları hatırlatan bir çok sembol kazınmış. Kale 14. yüzyılda Rodos şövalyeleri tarafından Rodos’un alınmasından kısa bir süre sonra inşa edilmiş. Kuzey kısmında eski çağlarda liman olarak da kullanılabilen bir lagun var.

Hippocrates pınarının çıktığı dağda şehre bakan bir tür amfi tiyatro görülmekte. Bol olan yağmur sularından ötürü liman kumlarla dolmuş, durgun olan suları her yıl hummaya neden olmakta.”